Yükleniyor...
Radyasyon
kaynakları doğal ve yapay olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İnsan, ömrü boyunca
aldığı radyasyonun büyük kısmını doğal yollardan almaktadır. Doğal
radyoaktivite, Sendai Afet Risk Azaltma
Çerçevesine göre jeomedikal afet olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde,
yerleşim yeri tercihlerinde öncelikle deprem ve onun yerde oluşturacağı etkiler
dikkate alınmaktadır. Ancak zaman içerisinde insan sağlığını etkileyen,
özellikle akciğer ve doku kanserine neden olan yerden kaynaklı doğal
radyoaktivite vardır. Deprem açısından güvenli kabul edilen bir alan,
radyoaktivite açısından büyük bir tehlike oluşturabilir. Bu nedenle mevcut ve
yeni yerleşim yeri tercihlerinde, doğal radyoaktivite belirlenerek risk ortaya
konulmalıdır. Doğal radyoaktivite ölçümlerinde, yerleşime uygunluk ve
jeomedikal tehlikelerin belirlenmesi amacıyla Granit kütlesinin büyük bir yer kapladığı
Tuzla İlçesi pilot ilçe olarak seçilmiştir. Yapılan jeofizik
(Gamma-Spektrometresi) ölçümlerle Uranyum, Toryum, Potasyum dağılım haritaları
oluşturulmuş ve TAEK, (2010) Türkiye ortalama değerleri ve UNSCEAR (2000) dünya
ortalama değerlerine göre karşılaştırmalar yapılmıştır. Ölçüm sonuçlarına göre
Tuzla İlçesi’nin granit kayacı ile kaplı alanlarında dünya ortalamasından
yaklaşık 2,5 kat yüksek değerler ölçülmüş ve kanser risk potansiyeli
belirlenmiştir.
Dünya’da
örnek çalışmalara baktığımızda Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin tamamında doğal
radyoaktivite çalışmalarının yapıldığı ve ‘’Avrupa Doğal Radyoaktivite Atlası’’
şeklinde yayınlandığı görülmektedir. Bununla birlikte Kuzey Amerika, Slovenya,
İsrail-Filistin, Mısır ve Hindistan’da da çalışmaların tamamlandığı
görülmektedir. Ülkemizde Jeomedikal
anlamda çalışmalar parsel ölçeğinde kalmıştır. Bu çalışma ile pilot ilçe
seçilen Tuzla’da, radyoaktivite tehlike ile riskleri belirlenmiş ve böylelikle
ülkemizde ilk defa bir ilçenin Jeomedikal (Radyoaktivite) Tehlike Haritası
yapılmıştır. Bu nedenle vizyoner ve özgün bir projedir.
Bilindiği
üzere 2016’da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması ve 2021 yılında yayınlanan
İBB İklim değişikliği eylem planına göre su ve toprak kalitesinin araştırılması
büyük önem arz etmektedir. Elde edilen tüm radyoaktif haritalar ile mevcut
jeoloji, hidrojeoloji ve arazi kullanımı haritaları karşılaştırılarak hem tarım
arazisine hem de yeraltı suyuna etkisi analiz edilerek, sürdürülebilir bir kent
için önerilerde bulunulmuştur. Uranyum değerlerinin yüksek çıktığı alanlarda
akciğer kanserine neden olan radon gaz çıkışlarının olabileceği ve bu alanlarda
radon ölçümlerinin yapılması gerekliliği değerlendirilmiştir.
Bu çalışma; özellikle yapılaşmaya, yerleşim için
planlamaya, insanların maruz kaldığı doğal radyasyon için farkındalık
oluşturulmasına ve önlemler alınması için yapılacak çalışmalara yön verecektir.
Bu nedenle kamuda yer alan kent planlama ve çevre koruma birimlerine, AFAD ve
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na altlık veri teşkil edecek,
katılımcılığı arttıracak bir projedir. Proje çıktılarına göre riskli alanlarda
‘’Radon Gaz Membranları’’nın kullanımı önerilmiştir. Kamu kurumlarının bu çalışmaları,
özel sektör paydaşlığı ile sanayi ve teknolojinin gelişeceği, dayanıklılığın
artacağı ve bu tür yapısal çözümlerin geliştirilerek ülke ekonomisine de katkı
sağlanacağı düşünülmektedir.